17 Aralık Sabahı Aklımdan Geçenler
- Zeynep Begüm Geçit
- 19 Ara 2024
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 14 Mar
Günaydın. İki derece soğukta Beykoz Sokak’tan aşağı doğru yürüyorum, arkada Hümeyra’dan Kördüğüm çalıyor. Bu şarkı beni her dinlediğimde aynı şekilde etkiliyor. Bazen yürürken kulaklık takmanın beni çevremden çok uzaklaştırdığını, hatta bir noktada çevredekilerle etkileşimimi kopardığını düşünüyorum. Bazen de umurumda bile olmuyor. Zaten gözünün feri sönmüş bu insanlarla iletişime geçmeyi kim istiyor ki? Uzun zamandır kafamda herkesin iyi veya kötü yolunu bulduğu, bu hayata bir şekilde tutunduğu dönüyor. Herkes istese de istemese de bir rutin yaratıyor kendine. Kimisi sabahın altısında namaza kalkıp güne başlarken birisi bugün de uyandığına lanet ediyor. Bazısı ekmek parasını kazandığı dükkânını açıyor, diğeri sabah koşusunda. Ben de, son beş yıldır olduğu gibi, duvarlarındaki yazıları bile ezberlediğim sokaklardan servise yürüyorum ve her geçtiğim sokağa ilk kez geçmişim gibi bakıyorum. Bu durumun tüm insanlar için geçerli olması fakat tüm insanların bambaşka rutinleri olması bana çok sahici geliyor. Hatta belki de beni yaşama bağlayan düşüncelerden birisi bu, her bir rutine bir gün adapte olabileceğimi biliyorum. Boğulursam çıkabileceğimi, düğümleri çözebileceğimi ve en üzgün günün sonunda kafamın başka yerlere gidebileceğini biliyorum. Bu düşünceleri içselleştirmemi kolaylaştırdığı için insanları izlemeyi seviyorum.
Servis durağında yaklaşık on beş kişi var. Bekliyoruz, ortalıkta servis gözükmüyor. Herkesin kafasında bambaşka düşünceler var, bazıları güne başlayamamış, uykulu. Bazıları yalnız değil, birinin elini tutuyor. Sevgi üzerine çok sık düşünüyorum. Bazen hayatımın temel amacının sevmek olduğunu düşünüp kendime kızıyorum ama bazen de yine aynı sebepten müthiş bir şefkatle doluyorum. Birini seviyorum, günlerdir yaptığım her işin arkasında düşüncesi geziniyor. Dinlediğim her şarkıda en olmadık sözden çıkıyor. Rüyalarımın orta yerinde içi parlayan gözlerini görüyorum. Parfümünü duyduğumda içim gıdıklanıyor. Yanında olmak, başını okşamak, yılbaşına birlikte girmek, onu dinlemek, içimdeki bütün sevgiyi onunla paylaşmak istiyorum. İçim burkuluyor. Bu konu her açıldığında yetmiş yaşında bir kadın gibi "her şey olacağına varır" diyerek geçiştiriyorum ve her şeyi geçici olduğu düşüncesi böyle zamanlarda içimi rahatlatıyor. Dışarısı çok soğuk, servis iki dakika içerisinde gelmezse gecikmiş sayılacak, oysa çoğu zaman saatinden on dakika önce durakta olurdu. Böyle olduğu zaman şoförün hayatı üzerine düşünürüm. Kış mevsiminden midem bulanıyor, keşke daha kalın giyinseydim.
İnsanların uyanıp hazırlandıktan sonra güne başlayamıyor oluşları bana hiçbir zaman mantıklı gelmedi. Şimdi uyuklayanlara baktıkça bunu düşünüyorum. Herkes hakkında çok fazla yargım var, bazen de hiç yok. Kimse kimseyle ilgilenmiyor aslında ya da herkes birbiriyle ilgili. Bilmiyorum, insanların düşüncelerini neyse ki okuyamıyorum. Şarkı kendisini tekrara almış bu arada. Yanımda bekleyen çocuğun sigara kokusu burnuma doluyor ve bu kokudan nefret ediyor olmama rağmen son zamanlarda sigara içme arzumun nasıl arttığını düşünüyorum. Sırf romantikleştirmek için ha, başka hiçbir amacı yok ki zaten her şeyi bir amaç uğruna da yapmıyoruz. Servis geliyor. Cam kenarı bir koltuğun düşünceleri sürdürmek için ne denli ideal olduğunu herkes bilir. Ancak bazen de insan içini susturmayı bilmeli. Bilmeli ki diğer herkes gibi yaşamaya devam etsin.
İşte koca yılın son iki haftasına girdiğimiz On Yedi Aralık günü böyle başlıyor.
Sohbet etmesi keyifli bir insan olduğun belli.